18 Şub 2013

Değer Yasası 1: Giriş


Bir ekonomik kriz aynı zamanda bir ideolojik krizdir de. İnsanların dünya hakkındaki fikirlerini yeniden değerlendirmeye başladığı, önceden sahip oldukları en basit bazı varsayımları sorguladıkları bir zamandır. Tarihteki bütün kapitalist krizler yeniden düşünülmesini ve genel ekonomik düşüncenin yeniden örgütlenmesini beraberinde getirir. İlginç bir şekilde her zaman bu yeniden düşünme biçimi ekonomik düzene bir çeşit radikal meydan okuma şeklinde gerçekleşmiştir.

Hala modern ana akım iktisat kuramının temeli olan marjinal fayda teorisi, 1800'lerin sonlarındaki büyük bunalımdan (evet 1929’dan önce başka bi bunalım yaşanmıştı) Karl Marx’ın kapsamlı kapitalizm eleştirisi meydan okumasına yanıt olarak ortaya çıkmıştı. Keynesçilik 1930’lardaki Büyük Bunalımdan liberal iktisadın başarısızlıklarına, başarılı Bolşevik devriminin meydan okumasına ve batı dünyasındaki güçlü işçi sınıfı hareketine yanıt olarak ortaya çıkmıştır. Neoliberalizm 1970’lerdeki krizden Keynesçiliğin krizi yönetme başarısızlıklarına tepki ile savaş karşıtı, öğrenci, sivil haklar ve kadın hakları gibi büyük halkçı sol hareketlere ve emeğin kazanılmış mevzilerine karşı bir saldırı olarak ortaya çıkmıştır.

Alan Greenspan: “Hatırlanmalıdır ki ideoloji insanların gerçekliği ele almak için kullandıkları yönteme ilişkin kavramsal bir çerçevedir. Herkesin bir tane vardır, olmak zorunda, var olmak için ideolojiye gereksinim duyarsınız. Soru bunun doğru olup olmadığı. Ve sizlere şunu söylüyorum ki: evet ben bir kusur buldum. Ne denli kayda değer ya da kalıcıdır bilmiyorum ancak bu gerçekten dolayı çok endişeliyim.”

Bunun gibi neoliberal düzendeki başarısızlığın kabulüyle, günümüzün egemen ekonomi anlayışını sorgulamaktan başka çaremiz yoktur. Yine de bu ideolojik krize ekonomik düzen için geçerli zorlukların herhangi biri bağlamında mı giriyoruz açık değildir. Merkezi planlı Sovyet tipi ekonomilerin başarısızlığı kapitalizme alternatif fikrini popüler bilinçten sildi. Böyle bir zamanda Karl Marx’ın fikirlerinin kapitalizm eleştirisinde tam olarak ne söylemeye çalıştığını anlamak için yeniden incelenmesi yararlı olabilir. Bunu yapmaktaki amacımız Lenin, Mao ve Stalin veya Marx'ın fikirlerini şekillendirdiğini iddia eden diğerlerinin politik deneylerini tekrarlamaya dair bir arzumuz olduğu için değil, Marx kapitalizmin, ekonomik düşünce tarihinde tamamen farklı, tamamen eşsiz olan sistematik ve ayrıntılı bir eleştirisini sunduğu içindir. Böyle radikal düşünceler şu anki durumumuza dair yeni bir anlayışı ve toplumsal dönüşümün olanaklarını arayışımızda çok önemlidir. Kendi eleştirisini yapabilme yeteneğinden yoksun bir toplum, içinde yaşanması tehlikeli bir toplumdur, özellikle de uzun kriz dönemlerine girdiği zaman.

Bütün büyük burjuva ekonomistleriyle Marx arasında çok önemli bir fark vardır. Hepsi krizi (belki Keynes hariç) kapitalizmin dışından gelen, piyasanın doğal dengesini bozan bir şey şeklinde görürler. Kapitalizmin eşitsizliğe, sömürüye ve krize eğilimli olduğu gerçeğiyle yüzleştiklerinde - kuramları ve gerçeklik arasında uyumsuzluk olduğu görünür hale geldiğinde - burjuva ekonomistler her zaman gerçekliği kendi modellerine uygun olmamakla suçlarlar. Gerçekliğin kendisinin devlet müdahalesi, emek hareketleri, insan açgözlülüğü, vb. biçimlerde gösteren işgalci dış güçlerce zehirlendiğini söylerler. Aynı tepkisel yaklaşımı bugün toplumdaki problemlerin ortaya çıkmasında yabancıların istilacı etkisini, sol entelektüelleri, homoseksüelleri, Hristiyan olmayanları ve siyah başkanları suçlayan yükselişteki sağ-kanat popülizminde görüyoruz.

Marx tersi bir yaklaşım getiriyor. Kapitalizmin toplumsal karşıtlıklarını sistemin içinde görüyor. Bu toplumsal karşıtlıklar sistemin esasını oluşturur ve bütün diğer toplumsal parçaları kendi çekim alanına çeker.

Burjuva ekonomistler piyasayı her zaman özgürlük ve eşitlik alanı olarak görmüşlerdir. Piyasa toplumlarındaki birçok eşitsizlik, kriz ve özgürlük gaspı olduğu gerçeği kuramın değil gerçekliğin bir kusuru olarak görülüyor. Bazılarının düşündüğünün aksine Marx bu “toplumsal kötülerin” analiziyle başlayıp, pazar ilişkilerinin eleştirisine girişmez. Marx tekeller, yoksulluk, sömürü veya devlet şiddeti hakkında konuşarak başlamaz. Burjuva eleştirmenlerinin hayranı olduğu aynı piyasa özgürlüğü alanıyla başlayarak, bütün bu toplumsal karşıtlıkların basit üretim ilişkisinden doğduğunu gösterir. Marx’a göre, her şey kapitalist üretimin, pazarda mübadele için üretim olması ile başlar. Bu üretimin temel biçimi Marx’ın “değer yasası” şeklinde adlandırdığı yasa benzeri özellikleri alır.

Değer Yasası

Marx'ın kapitalist toplumda bu kadar ilgi çekici bulduğu şey neydi? Bu sadece istediğiniz şeyi alıp satabilme özgürlüğü değildi. Bu, birinin piyasa toplumunun toplumsal yaşamına katılabilmek için şeyler satın almak ve satmak zorunda olduğu gerçeğiydi. Hayatta kalabilmek için, topluma katılabilmek için, kişinin bazı şeyleri satın alabilmek ve kendi emek ürünlerini satabilmek için pazara girmesi gerekir. Bu insanların kendilerini kendi emekleriyle geçindirdikleri – kendi kullanımları için şeyler üretmek üzere emek harcadıkları - önceki toplum biçimlerinden belirgin şekilde farklı bir toplum örgütlenmesidir (daha da belirli bir biçimde söylersek emekçi sınıflar kendilerini ve yönetici sınıfları kendi emekleriyle geçindirdiler). Kapitalist bir toplumda insanlar kendilerinin kullanımına yarayacak şeyler üretmezler. Şeyleri mübadele etmek için üretirler. Böylece toplumsal emek sürecinin koordinasyonu dolaylı olarak mübadele yoluyla gerçekleşir.

Piyasa aracılığıyla dolaylı olarak koordine edilen özel üreticilerin toplumunda, bu insanlar arasındaki toplumsal ilişkiler şeylerin arasındaki ilişkiler (meta ilişkileri) biçimini alır. İnsanlar arasındaki ilişkiler meta fiyatlarıyla ifade edilen değer ilişkileri haline gelir. Ekonomik olarak insanlar birbirleriyle sadece değer üzerinden, para biçimindeki fiyatlar aracılığıyla ilişki kurarlar. Bu meta ilişkileri dünyası tek tek kişilerin kontrolü dışında bağımsız bir hal alır, geriye etki ederek insan ilişkilerinin akışını yönetir. Adam Smith bunu “piyasanın görünmeyen eli” şeklinde adlandırmıştır. Marx ise değer yasası olarak.
Değer yasası nedir? Ekonominin, etkisini toplum üzerinde gösteren kişiler-üstü, kör gücüdür. Baskın emek biçiminin pazar mübadelesi için üretim şeklinde olduğu bir topluma özgüdür. Kişiler arasındaki ilişkiler metalar arasındaki değer ilişkileri biçimine gelir. Ve bu değer ilişkileri toplum için beklenmeyen etkileri olan kişiler-üstü güçler halini alır. Örneğin, sermaye elde ederiz:

İnsanlar emek harcarken her zaman aletleri ve diğer kaynakları kullanmıştır. Bunlara “üretim aracı” adı verilir. Kapitalist bir ekonomide üretim araçları sermaye halini alır. Aletler, makineler, maddeler ve hatta işçilerin hepsi değeri olan metalardır. Bu, pazardan üretim aracı satın alınmasını ve bu üretim aracıyla üretilen ürünlerin kâr için satılmasını olanaklı kılar. Yani, bir insan sadece daha fazla para elde etmek uğruna üretime yatırım yapabilir. Değer peşinde koşma kendinde bir amaç olarak toplumda baskın bir güç haline gelir. Bu sermayenin ta kendisidir, toplumsal maliyeti ne olursa olsun kendisi için değerin genişlemesi. Sermaye üretim araçlarına sahip olan bir sınıf ve bununla birlikte sermaye için kâr üretmek zorunda olan bir başka sınıf biçimini alır.

Sermaye doğası gereği asimetriktir, coğrafik ve ekonomik alanlarda kendisinden kaynaklanan zenginliğin ve yoksulluğun büyük kutuplaşmasıdır. Aynı zamanda sermaye kendisiyle de çelişir. Her ne kadar toplumda kişiler-üstü gücü temsil etse de işçi üzerinde baskı oluşturur aynı zamanda kâr yaratmak için işçiye bağlıdır. Köklerinde toplumsal bir karşıtlık vardır. Bu toplumsal karşıtlık periyodik krizlere ve sürekli bir istikrarsızlığa neden olur.

Bütün bu radikal çıkarımlar ve daha fazlası Marx'ın değer kuramının parçalarıdır.

Bu video dizisi Marx'ın değer teorisine ilişkin çeşitli konuları ele alacaktır: Kullanım değeri, mübadele değeri ve değer arasındaki fark, arz, talep ve fiyatın değerle ilişkisi, soyut emek, sömürü, krizler, toplumsal olarak gerekli emek-zaman ve hatta dünyayı değiştirebileceğimizi söyleyen bir değer algısı. Videoların, bugün talep ve stratejilerini dile getirmek için fikirler arayan radikal hareketler tarafından değer kuramının daha fazla takdir edilmesine katkı sağlaması umulmaktadır.


Ne kadar biliyorsunuz?

Marx’ı destekleyen desteklemeyen birçok insan Marx'ın değer teorisi hakkında bilinmesi gereken her şeyi hâlihazırda bildiğini düşünür. Ne kadar bildiğinizi öğrenmek için küçük bir sınav yapalım. İşte 10 tane doğru yanlış sorusu. Bir kalem ve kâğıt parçası alıp yanıtlarınızı işaretleyin. Yanıtları daha sonra vereceğim.

Doğru yanlış testi:

  1. Marx'ın değer teorisi insan emeğinin her durumda değer yarattığını savunur.
  2. Marx'ın değer teorisinin piyasa fiyatları teorisi olması amaçlanmıştır.
  3. Marx'ın değer teorisi kendinden önce gelen David Ricardo'nunki ile aynıdır.
  4. Marx arz ve talep etkisinin değeri açıklamaya uygun olduğuna inanmamıştır.
  5. Marx'ın değer teorisi işçilere ne kadar para ödenmesi gerektiğine ilişkin bir teoridir.
  6. Marx'ın değer teorisi komünist toplumun nasıl yürütüleceğine ilişkin bir teoridir.
  7. Marx tüketici talebinin fiyatlarda, değerde veya başka bir ekonomik olguda rol oynadığını düşünmemiştir.
  8. Marx'ın değer teorisi serbest piyasalar için işlemez.
  9. Marx'ın değer teorisi neden çamur pastası gibi kullanışsız şeylerin değeri omadığını açıklayamaz.
  10. Marx bebeklerden nefret etmiştir.

Bütün bu soruların yanıtları “YANLIŞ”tır. Herhangi birini DOĞRU diye yanıtladıysanız belki de bu teori hakkında bilinçli yargıda bulunacak kadar yeterli bilgiye sahip değilsiniz demektir. Eğer kapitalizmin ortaya çıkarılmış en kapsamlı teorik eleştirilerinden birini anlamak ilginizi çekiyorsa belki bu video dizisi iyi bir başlangıç noktası olabilir. Eğer hâlihazırda Marx'ın analizlerinden nefret edeceğinizi biliyorsanız belki bu video serisini izlemek kendinizi eğitmek açısından iyi bir başlangıç noktası olabilir, böylece İnternet üzerinde orada buradaki gevezeliğinizde kulaktan dolma tam bir aptal gibi gözükmezsiniz.


Bu videoları nasıl izlemelisiniz

İnternet bize, bütün önceki nesillerden daha fazla bilgiye erişme olanağı sağladı. Bizim bilgiye ulaşma konusunda büyük aşamalar kaydetmemize izin verdi, bilginin paylaşılmasında herkesin katkısına olanak sağladı. Ancak bu kültürümüzün ille de daha bilgili, daha zeki veya eleştirel düşünmede daha iyi olmasını sağlamadı. Bilgiye anında ulaşma koşuşturmacasında, bilgiyi uygun şekilde bağlamlaştırma, fikirleri sentezleme ve güvenilir kaynakları ayırt etme yeteneğimizi yitiriyoruz. Dürüst olalım, tüketim kültürümüzde çaba harcamadan anlık keyiflerimizi yaşamaya şartlandık. Kişisel fedakârlık gerektirmeyen kolay yanıtlar bekliyoruz.

Kapitalizm konusunda bilmeniz gereken her şeyi YouTube'ta yayınlanan bir videodan öğrenemezsiniz. İnternet üzerinde herhangi bir budala bir web cam kullanarak anlaşılmaz ve yarım-biçimli kişisel teorilerini açıklayabilir ve açıklayacak. Bu videolar bu biçimde değil. Tamamen benim fikirlerimi temsil etmiyorlar. Yapabildiğimin en iyisini, insanlar bu fikirlerle boğuşurken, tartışmaların uzun bir geçmişi kapsayan entelektüel çalışmanın karmaşık gövdesini anlatmaya çalışıyorum. Kendimizi fikirlerin geçmişiyle tanıştırarak, geçmişin hatalarını tekrarlamamayı ve savlarımızın sonuçlarının farkında olmayı garantileyebiliriz.

Ancak bir video veya bir blog gerçek bir şeyin yerine geçemez. Karmaşık, zor fikirlerle uğraşıyorum ve mükemmel değilim. Hatalar yapabilirim. Bazı şeyleri unutabilirim. Eğer gerçekten Marx'ı anlamak istiyorsanız kaynağına inmelisiniz.

Videonun duygusal seviyemizi etkileme yeteneğinin farkında olmalıyız. Resimler, sesin tonu, fondaki müzik hepsi bazı şeyleri anlamamıza yardımcı olabilir. Ama ayrıca rasyonel olması gerekmeyen duygusal tepkilere de yol açabilirler. Medya efektlerinin malzemeyi anlatma yolunun farkında olmalı, ancak bunun rasyonel düşünmemizi etkilemesine izin vermemeliyiz. Zaten toplumumuzda rasyonel düşünmede yeterince eksiklik var.

Buradaki her video içinde birçok fikir var. Bir kez izlemek her şeyi özümsemek açısından yeterli olmayabilir. Bütün metni blogumda yayınlamamın nedeni bu. Blog bazen de gelecekteki bazı okumalar için referanslar ve öneriler ile videodan kırpılmış değiniler, yan savlar içeriyor. Umarım blogumdaki bu referanslar daha fazla öğrenmeye ilgi duyan insanlar için iyi bir başlangıç noktası olabilir.
Değer Yasası konusundaki farklı konularda ilerledikçe Değer Yasası anlayışımızda derinleşme olacaktır. Her videonun sonunda değer yasasına eklediğimiz yeni anlayış katmanının bir özeti var. Videolarda ilerledikçe şu temel soruya dönmek akıllıca olacaktır: çalışan insanlar arasındaki ilişkiler, metalar arasındaki değer ilişkileri biçimini aldığında ne olur?


Çeviri Kaynak: http://kapitalism101.wordpress.com/2010/04/28/law-of-value-introduction/

1 yorum: